Türkiye hayvancılığı şap hastalığıyla adeta pençeleşiyor. Neredeyse hastalığın bulaşmadığı bir il ya da ilçe kalmadı. Durum o kadar vahim ki, hastalığın bulaşmadığı çiftlik/ahır neredeyse kalmamış durumda.
Üretici, şap hastalığına yakalanan hayvanını kesimliğe gelmese bile hemen kestirmenin yollarını arıyor. Çünkü beklerse hem daha fazla kilo kaybı hem de ekonomik zararı daha da büyüyecek.
Bu zorunlu kesimler piyasada bir anda arz fazlası oluşturunca, et kesim fiyatları hızla düşmeye başladı. Öyle ki, sadece birkaç gün içerisinde yağlı kesim fiyatı 400 liradan 360 liraya kadar geriledi. Üstelik bu düşüşün devam etmesi de bekleniyor.
Bu noktada dikkat çekici olan ise; yaşanan bu fiyat düşüşünün maalesef tüketiciye yansıyan bir tarafı olmadı.
Kasaplar, kesim fiyatı 1 lira arttığında bunun reyondaki et fiyatlarına 2 lira olarak yansıdığını belirtmişti.
Peki, şimdi ne değişti?
Kesim fiyatı 40 lira birden düşmesine rağmen, kıyma ve kuşbaşı et fiyatlarında en küçük bir oynama bile olmadı.
Burada şu bilgiyi vermemiz gerekiyor. Şap hastalığının insan sağlığına herhangi bir zararı bulunmuyor. Bu hastalığa yakalanan hayvanların eti tüketilebiliyor. Ancak hastalık nedeniyle iştahı kapanan hayvanlar kilo kaybına uğradığı için verim düşüyor. Besiciler de bu nedenle hayvanlarını zamanından önce kestirmek zorunda kalıyor. Piyasada arz talep dengesi bozulduğu için kesim fiyatları da ister istemez düşüyor. Üretici de çaresiz zararına hayvanını kestirmek zorunda kalıyor.
ESK neden devreye girmiyor?
İşte tam da bu noktada Et ve Süt Kurumu’nun devreye girmesi gerekiyordu. Nasıl ki et fiyatları biraz arttığında tüketiciyi koruma gerekçesiyle hemen ithalat kararı alınıyorsa, şimdi de üreticiyi korumak için piyasaya girerek şaplı hayvanları kesmesi gerekiyordu.
ESK’nın şaplı hayvanları kesmesi üreticiyi zararına hayvan kestirmekten kurtarırken, kuruma da hiç bir yük getirmeyecektir.
Çünkü bugün kesime gelmemesi gereken hayvanlar bile mecburen kestiriliyorsa, yarın kesilecek hayvan kalmadığında et fiyatlarında ani sıçramalar yaşanacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
İşte onun için ESK, diyelim hastalık öncesi kesim fiyatı 400 liraydı, kurum 390 liradan kesim fiyatı açıklar ve Tarım İl/İlçe müdürlüklerine de bir talimat verilerek üreticinin ahırında şah hastalığı olan hayvanların bu fiyattan kesileceğini ilan edebilirdi.
Kesilen bu hayvanların etlerini de depoya koyar, yarın et fiyatlarında ani fiyat artışı yaşandığında 400-420 liradan piyasaya sürerek hem müdahale gücünü elinde bulundurmuş olur hem de kuruma hiç bir yük gelmeden üreticiye el vermiş olunur.
Bu hamle için halen geç değil, ESK, sadece bir talimatla bunu yapabilir. Ancak bugün yapılmayan bu hamleyi 2 hafta sonra yapmaya kalkarsanız o zaman iş işten çoktan geçmiş olacak.
Ancak bırakın ESK’dan böyle bir hamle beklemeyi, bu dönemde bile hala Avrupa’dan yoğun bir şekilde karkas et ithalatı yapılıyor.
Bu durum;
‘Üretici düşmanlığı mı?’
‘Politikasızlık mı?’
‘Öngörüsüzlük mü?’
Yoksa
‘Rant kaygısı mı?’
Nasıl tarif edilebilir bilemiyorum.
ESK’nın asli görevi sadece fiyatlar arttığında ithalat yapmak değil, üretici zor durumdayken devreye girip dengeyi sağlamaktır. Ancak söz konusu üretici olunca ESK’yı maalesef piyasada göremiyoruz!
Bakan Yardımcısı Ahmet Gümen ve ESK Yönetimine sormak gerekiyor;
İthalat için gösterilen hassasiyet, yerli üretici için neden gösterilmiyor?
ESK bu dönem üreticinin yanında olmayacaksa ne zaman olacak?