Bu Türkler buğdayda nereden çıktı? TMO kararı avantajı baltalıyor mu?

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) 2025 yılı müdahale alım fiyatlarını açıklamasının ardından, yeni bir tartışma başladı. Ekmeklik buğday ile durum buğdayın aynı fiyat açıklanması stratejik hata tartışmasını gündeme getirirken, Uluslararası Diplomaside önemli görevlerde bulunmuş olan Şaban Buttanrı, Türkiye’nin durum buğdayında iyi bir noktaya geldiğini ancak açıklanan alım fiyatının bu duruma darbe vurabileceğini bildirdi.

Şaban Buttanrı’nın sosyal medya hesabından paylaştığı değerlendirme şöyle…

Durum Buğdayı ve Ekmeklik Buğday Fiyatlarının Eşitlenmesi: Stratejik Bir Hata mı?

Dün TMO’nun açıkladığı buğday müdahale alım fiyatlarına dair kısa bir değerlendirme yapmıştım. Ancak üzerinde esas durulması gereken konu, ilk kez makarnalık durum buğdayı ile ekmeklik buğday fiyatlarının eşitlenmiş olmasıdır. Bu karar, hem üretici hem de sanayici açısından sürdürülebilirlik ve rekabet gücü açısından ciddi riskler barındırıyor.

Hatırlatmakta fayda var: Türkiye, son üç yıla kadar ciddi bir durum buğdayı ithalatçısıydı. Kanada, Rusya, Yunanistan, Meksika, Avustralya, Kazakistan hatta Hindistan gibi ülkelerden bulgur ve makarna sanayii için durum buğdayı ithal ediyorduk. Ancak son üç yılda Türkiye bu alanda büyük bir atılım yaptı (bunda TMO’un payı da büyük) ve net ihracatçı konumuna geldi. Kanada gibi geleneksel üretici ülkelerdeki üretim sorunları, dünya fiyatlarını 600 USD/ton seviyesinin üzerine taşımıştı ve Türkiye bu ortamı çok iyi değerlendirerek dikkatleri üzerine çekti. Nitekim İtalya başta olmak üzere pek çok büyük alıcı “Bu Türkler nereden çıktı?” sorusunu sormaya başlamıştı.

Oysa şimdi açıklanan 13.750 TL/ton’luk müdahale fiyatı hem birinci sınıf ekmeklik hem de durum buğdayı için aynı seviyede. Bu oldukça şaşırtıcı bir karar. Oysa dünyada durum buğdayı fiyatı ekmeklik buğdaya kıyasla genellikle %20 ila %120 daha yüksek olur (Kızıltepe hariç! – ama 50 den fazla olan un fabrikalarının Irak’tan dolayı kapanması ile bu denge değişecek).

2025 Ocak-Mayıs dönemine baktığımızda, dünyanın her yerine teslim ekmeklik buğday fiyatı 240-250 USD/ton seviyesinde işlem görürken, durum buğdayı 320-350 USD/ton bandındaydı. Aradaki fark durum buğdayının kalitesi, sınırlı üretim ve kullanım alanının özel oluşundan kaynaklanıyor (dünyada yıllık 35 milyon durum buğdayı üretilirken ekmeklik buğday üretimi 800 milyon ton civarındadır).

Peki biz neden bu kadar kaliteli durum buğdayı üretmemize rağmen bunu ham ya da yarı mamul olarak dünya pazarlarına yeterince sunamıyoruz? Ülkemizin özellikle Güneydoğu Anadolu’daki bereketli ovalarında dünya çapında durum buğdayı yetişiyor. Ancak markalaşma, tanıtım ve ürün kategorileştirme konularında eksiklerimiz var. Bu sırada Rusya “Taganrog durum buğdayı” sözüm ona 1900’lü yıllarda sözde efsanevi durum buğdaylarını yeniden piyasaya sürme çabasındalar. Oysa sanayicilerimiz Rus durum buğdayının kalitesini bizim ürünlerimizle kıyas dahi etmiyor. Savaşta olan Rusya bile malının kıymetini bizden daha iyi değerlendiriyor.

Asıl mesele şu: Türkiye yılda yaklaşık 1.5 milyon ton makarna ihraç ediyor. Yeni makarna tesisleri kuruluyor. Bu tesislerin kapasiteleri birkaç yıl içinde 5 milyon tonun üzerine çıkacak. Eğer bu tesisler yüksek kaliteli durum buğdayı ile çalışacaksa, iç piyasada yıllık 5-6 milyon tonluk bir arzın sürdürülebilir şekilde sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde ya ithalat yeniden gündeme gelecek ya da sanayiciler tesislerini yurtdışına taşımayı düşünecek – tıpkı daha önce tekstil sektöründe olduğu gibi – ya da Afrika veya Güney Amerika pazarlarına düşük vasıflı adi buğdaydan üretime devam edecek.

Tam Türkiye bu alanda dünya sahnesine güçlü bir oyuncu olarak çıkmışken, Kanadalı üreticileri ilk kez tehdit ediyorken, açıklanan bu fiyat politikası sanki bu süreci baltalıyor. Bu ülkenin kaderi midir bilinmez ama ne zaman doğru yola girsek, bir yerden bir müdahale geliyor.

Bu alanda gerçekten iddialıysak bazı şeyleri gözden kaçırmamalıyız.

Eğer kaliteli makarna üretiminde İtalya ile yarışmak istiyorsak…

Eğer yeni yatırımlar yapıyorsak, yeni hatlar kuruluyorsa…

Eğer Kanada’ya karşı elimizdeki bazı avantajları değerlendirmek istiyorsak – örneğin İtalya’ya yakınlığımız ya da ürünümüzün Kanada’dan 2-3 ay önce hasat edilmesi gibi…

Eğer durum buğdayında bir marka olmak ve Hindistan, Mısır, İran gibi düşük kaliteye odaklanan üreticilerden ayrışmak istiyorsak…

O zaman çiftçiyi destekleyen, sanayiciye öngörü sunan, dengeli, adil ve uzun vadeli bir tarım politikasına ihtiyaç var. Aksi takdirde elimizdeki rekabet avantajı kalıcı olmaz, hatta çok kısa sürede kaybolabilir.

Ayrıca Kontrol Et

USK’dan kritik açıklama: Çiğ süte zam gelebilir

Ulusal Süt Konseyi (USK) Başkanı Hamit Can, çiğ süt tavsiye fiyatının yeniden değerlendirilmesi için haziran …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir