Tarım sektörüne dair yapılan değerlendirmelerde sıkça karşılaşılan iki kavram var: tarımsal üretim ve tarımsal hasıla. Ancak bu iki kavram, hem kamuoyunda hem de resmi açıklamalarda zaman zaman birbiriyle karıştırılıyor. Bu da, tarımın gerçek durumunu anlamada ciddi bir kafa karışıklığına yol açıyor.
Tarımsal üretim; belirli bir dönemde tarlada, bağda, bahçede üretilen ürün miktarını ifade ediyor. Yani buğday, arpa, mısır, pamuk ya da sebze-meyve üretimi ne kadar olmuş sorusunun yanıtı burada gizli. Ton, litre, kilogram gibi ölçülerle ifade ediliyor.
Örneğin 2024 yılında Türkiye’de 20 milyon ton buğday üretildiği açıklanırsa, bu üretim miktarını yani fiziksel çıktıyı anlatır. Bu, doğrudan gıda arzı ve güvenliği ile ilgili bir göstergedir.
Tarımsal hasıla ise bu üretimin parasal karşılığını gösterir. Yani piyasada oluşan fiyatlarla üretimin değerinin çarpılmasıyla elde edilir. Aynı miktarda ürün daha yüksek fiyata satılırsa, hasıla artabilir. Hatta üretim azalmasına rağmen fiyatların aşırı yükselmesi durumunda bile tarımsal hasıla artış gösterebilir.
Bu noktada şu kritik dengeye dikkat çekmek gerekiyor:
Üretim artar, ancak fiyat düşerse; Hasıla azalabilir
Üretim düşer, ancak fiyat yükselirse; Hasıla artabilir
Bu durum, kamuoyuna “tarımda büyüme” ya da “rekor hasıla” şeklinde yansıtıldığında, üretimdeki daralmalar görünmez hale gelebiliyor. Oysa gıda güvenliği açısından asıl önemli olan, üretimin sürdürülebilir ve yeterli olmasıdır.
Uzmanlara göre, fiyat artışlarının hasılayı yükseltmesi yanıltıcı bir tablo oluşturabilir. Gıda fiyatları tüketici için baskı oluştururken, bazı ürünlerin az üretilmesi ileride daha büyük arz krizlerine yol açabilir.
Bu nedenle, tarım verileri değerlendirilirken “üretim” ve “hasıla” kavramları arasında net bir ayrım yapılmalı, kamuoyuna da bu ayrım şeffaf biçimde anlatılmalıdır.
Peki sizce, tarımda başarıyı ölçerken hangisi daha önemlidir?
Cebimizdeki para mı, tarladaki ürün mü?