Son 10 yılda tarımsal sermayede göz kamaştırıcı bir büyüme yaşanmış gibi görünüyor. 2013 yılında Türkiye’de tarımsal brüt sabit sermaye oluşumu cari değerlerle 22 milyar TL seviyesindeyken, bu rakam 2023 yılında 259 milyar TL’ye çıktı. Yani tam %1280’lik bir artış! Ancak bu etkileyici artışın perde arkasında daha dikkat çekici bir gerçek var: Aynı dönem içinde dolar bazında büyüme yalnızca %2,63.
Bu durumun anlamı açık: Türkiye tarımında rakamlar büyümüş, ama reel anlamda zenginleşme neredeyse hiç olmamış.
TL ile büyüyen rakamlar, $ ile yerinde sayan değer
Eğer yalnızca TL rakamlarına bakarsak, “çiftçi servetine servet kattı, makineler çoğaldı, teknoloji gelişti” dememiz mümkün. Ancak dolar üzerinden bakıldığında, aslında Türkiye’nin tarımsal sabit sermaye birikimi on yıl öncesiyle neredeyse aynı kalmış.
Bu tablo, iki temel sorunun sonucudur:
TL’nin aşırı değerli olması,
Doların değişim değeri ile TL’nin kullanım değeri arasındaki farkın büyümesi.
Bir örnekle açıklayalım:
Diyelim ki:
1 TL = 1 $
ve
1 TL = 1 kg buğday
Bu durumda 1 $ da 1 kg buğday alabilir. Yani denge sağlanmış olur.
Ama eğer:
1 TL = 1 $ hâlâ geçerli iken,
1 kg buğday = 1,1 TL olmuşsa,
bu durumda TL buğday karşısında %10 değer kaybetmiş demektir. Ancak siz kuru (1 $ = 1 TL) seviyesinde tuttuğunuz için bu fark piyasaya “TL değerli” olarak yansır.
Bu durum, tüm girdiler için geçerlidir: gübre, mazot, ilaç… Hepsi küresel piyasaya göre içeride daha pahalıya gelir. Çünkü TL’nin görünürdeki gücü, gerçekte piyasaya yük olarak yansır.
Sermaye neden büyüdü ama zenginlik neden artmadı?
Çünkü büyüyen TL cinsinden sermaye, dışa açık bir sektörde (tarımda) karşılığını küresel değerlerle bulamadı. Kur baskılanarak TL değerli tutulduğunda, çiftçinin birikimi iç piyasa için şişmiş, dış piyasa için ise etkisiz kalmış olur. Oysa sermayenin büyümesi, bir ülkenin reel gücünü yansıtmalı; sadece parasal hacmini değil.
Sorunun kaynağı: Para politikası
Bu tabloyu yalnızca tarım için değil, sanayi ve ihracat sektörü de birebir yaşamaktadır. Kurun yapay baskı altında tutulması, ihracatçının rekabet gücünü kırmakta; iç piyasada ise ürünlerin küresel fiyatlara göre pahalılaşmasına neden olmaktadır.
Kısacası, TL ile büyüdük, ama $ ile aynı yerde sayıyoruz. Bu da çiftçinin, sanayicinin, ihracatçının “neden zenginleşemiyoruz” sorusunun net yanıtıdır.
Sonuç:
Eğer tarımda verimlilik artışına rağmen çiftçi hâlâ kâr edemiyorsa; eğer tarımsal sermaye %1280 artmasına rağmen tarımsal refah yerinde sayıyorsa; sorunu yalnızca gübre, mazot veya tohum fiyatlarında değil, para politikası tercihleri ve döviz kurunun yönetiminde aramak gerekir.
Bu yapısal sorun çözüme kavuşturulmadıkça, “girdi maliyetleri çok yüksek” şikâyeti devam edecektir. Çünkü sorun maliyetlerde değil, paranın değerinde…