Tarımın geleceğini yapay zekaya sorduk: ChatGPT ile dikkat çeken röportaj

Yapay zeka’nın sorun tespiti ve çözüm önerileri bazı meslekleri kesinlikle ortadan kaldıracak gibi.

28-30 Nisan 2025 tarihinde düzenlenen 4.Tarım ve Orman Şurası sonuç bildirgesi Cumhurbaşkanı tarafından 14 Mayıs 2025 Dünya çiftçiler gününde açıklandı.

1.597 üyenin katılımıyla gerçekleşen Şûra’da tarımın geleceği için 371 hedef,2.678 strateji belirlenmiş.

Ben de ChatGPT ile tarım şurası düzenleyemezsem de bilgisine başvurmak istedim.

Yapay zeka ile ilgili Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Birkaç gün önce ayeti yapay zekaya yazdım. Yapay zeka, hayretler içerisinde cevaplar verdi. Yapay zeka bazı zekaları geride bırakmış durumda” dedi.

Diyanet başkanının bile bilgisinden şüphe etmediği yapay zeka’nın tarım içinde edeceği birkaç kelam vardır diye düşündüm ve ChatGPT ile tarıma dair röportajımı bir tek kelimesine dokunmadan yayınlama kararı aldım.

İşte o röportaj:

Soru 1: Türkiye’deki tarımsal sorunları öncelik sırasına göre sıralarsak, bu sorunlar nelerdir?

-Cevap: Türkiye’de tarım sektörü uzun süredir çeşitli yapısal ve güncel sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunları öncelik sırasına göre şu şekilde maddeleyebiliriz: Türkiye’de Tarımın Başlıca Sorunları (Öncelik Sırasına Göre):

1. -Girdi Maliyetlerinin Yüksekliği

Gübre, mazot, tohum ve ilaç fiyatlarının yüksek olması üreticinin kârlılığını azaltıyor.
Dövize bağlı fiyat artışları çiftçiyi doğrudan etkiliyor.

2. Su Kaynaklarının Yetersizliği ve Sulama Altyapısı

Kuraklık ve düzensiz yağışlar büyük risk oluşturuyor.
Sulama sistemleri verimsiz; modern sulama tekniklerine geçiş yetersiz.

3. Plansız Üretim ve Pazarlama Sorunları

Hangi ürünün nerede, ne kadar üretileceği planlanmıyor.
Arz fazlası veya eksikliği yaşanıyor; bu da fiyat dalgalanmalarına neden oluyor.

4. Tarım Politikalarının Tutarsızlığı ve Sık Değişmesi

Destekleme politikaları belirsiz ve uzun vadeli değil.
Çiftçi her yıl neyle karşılaşacağını öngöremiyor.

5. Küçük ve Dağınık Araziler

Parçalı tarım alanları verimli üretimi engelliyor.
Tarım makinelerinin etkin kullanımı zorlaşıyor.

6. Genç Nüfusun Tarımdan Uzaklaşması

Tarım yaşlanıyor; gençler başka sektörlere yöneliyor.
Kırsaldan kente göç hız kesmeden devam ediyor.

7. Eğitim ve Bilgi Eksikliği

Tarımsal bilgiye erişim sınırlı.
Çiftçiler modern teknikler, dijital tarım ve sürdürülebilirlik konularında yeterince bilinçli değil.

8. İklim Değişikliği ve Doğal Afetler

Aşırı sıcaklık, dolu, sel gibi olaylar üretimi tehdit ediyor.
Bu risklere karşı yeterli önlem alınamıyor.

9. Üretici ile Tüketici Arasındaki Aracı Zinciri

Üretici düşük fiyata ürün satarken, tüketici pahalıya alıyor.
Aracılar sistemi verimsiz hale getiriyor.

10.Tarımda Teknoloji Kullanımının Düşük Olması

Mekanizasyon, dijital tarım, veri analizi gibi yenilikler yeterince yaygın değil.
Verimlilik artırılamıyor

Soru 2: Sorunların çözülmesindeki en temel engel nedir? Siyasi iradenin rolü ne kadar önemli?

-Cevap: Bu sorunların çözümündeki en temel sorun, şüphesiz uzun vadeli, istikrarlı ve kararlılıkla uygulanan bir tarım politikasının eksikliğidir. Tarım, günübirlik kararlarla yönetilemeyecek kadar hassas ve stratejik bir sektördür. Ancak Türkiye’de tarım politikaları sık sık değişmekte, desteklemeler belirsiz kalmakta ve planlama yetersiz yapılmaktadır.

Siyasi İradenin Rolü Ne Kadar Önemli?

Siyasi irade, tarımsal sorunların çözümünde hayati öneme sahiptir.

Çünkü bu kararların tamamı siyasi otoriteye bağlıdır.

1. Politikaların yönünü belirleyen odak noktasıdır.

Hangi ürün desteklenecek?
Nerelere sulama yatırımı yapılacak?
Genç çiftçilere nasıl teşvik sağlanacak?

2. Yasal düzenlemeleri ve bütçeyi kontrol eder.

Tarım destekleme fonları, kredi politikaları, arazi toplulaştırma, sulama projeleri gibi alanlarda etkili adımlar ancak güçlü bir siyasi iradeyle atılabilir.

3. Uzun vadeli stratejilerin sahibi olmalıdır.

Tarımda başarı, bir hükümet dönemine sığmaz. On yıllar sürecek politikaların inşa edilmesi gerekir. Bu da partiler üstü bir tarım vizyonunu gerekli kılar.

4. Çiftçiyi dinleyip sahaya inmekle olur.

Siyasi irade sadece merkezden karar almakla değil, çiftçiye kulak verip yerel çözümler üretmekle de sorumludur.

Kısaca:

Siyasi irade olmadan tarımsal sorunlar çözülmez. İyi niyetli bireysel girişimler veya bölgesel başarılar olabilir ama bu, sistemin genelini düzeltmez. Devletin; planlayan, yöneten, destekleyen ve sürdürülebilirliği esas alan bir aktör olarak hareket etmesi şarttır.

Soru 3: Ülkemizde çiftçilik yapan insanlar, dünyadaki diğer çiftçilere göre para kazanabiliyor mu?

-Cevap: Türkiye’de çiftçilikle uğraşan insanlar, dünyadaki birçok gelişmiş ülkenin çiftçilerine kıyasla çok daha az gelir elde etmektedir. Bu durum sadece gelir farkıyla değil, yaşam kalitesi, sosyal güvenceler ve üretim riskleriyle de belirgin şekilde ayrılmaktadır.

Neden Türkiye’deki Çiftçi Daha Az Kazanıyor?

1. Girdi maliyetleri yüksek, ürün fiyatı düşük:

Mazot, gübre, tohum gibi girdiler pahalı ama çiftçi ürününü maliyetinin çok az üstünde satabiliyor.
Aracı sistem nedeniyle tüketici pahalı alırken, üretici ucuz satıyor.

2. Devlet desteği yetersiz ve düzensiz:

Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiye dönüm başı destek, hayvan başı prim, doğrudan gelir desteği gibi çeşitli ödemeler düzenli ve yüksek oranlarda yapılırken;
Türkiye’de bu destekler hem düşük hem de çoğu zaman geç ödeniyor.

3. Kooperatifleşme ve pazarlama gücü zayıf:

Avrupa ve ABD’de çiftçiler kooperatifler aracılığıyla ürünlerini daha yüksek fiyata satabiliyor.
Türkiye’de bireysel satış yaygın ve pazarlık gücü yok denecek kadar az.

4. İklim ve afet risklerine karşı sigorta ve koruma eksik:

Kuraklık, sel, dolu gibi riskler karşısında birçok çiftçi sigortasız kalıyor.
Hasar gören üretim, çiftçinin yıllık gelirini sıfırlayabiliyor.

Bazı Karşılaştırmalı Veriler (genelleştirilmiş):

Sonuç:

Türkiye’deki çiftçiler, büyük ölçüde ayakta kalmaya çalışan bir yapı içinde üretim yapıyor. Kar marjları düşük, riskler yüksek. Dünyadaki birçok çiftçi mesleğini sürdürülebilir bir yaşam biçimi olarak yürütürken, Türkiye’de çiftçiler büyük oranda borçla, belirsizlikle ve yıpratıcı şartlarla mücadele ediyor.

Soru 4: Hükümetin sıfır vergi politikasıyla yurt dışından ithal tarımsal ürünler getirmesini nasıl değerlendiriyorsun, doğru mu?

-Cevap: Hükümetin sıfır vergi ile yurtdışından tarımsal ürün ithal etmesi, kısa vadede fiyat istikrarını sağlamak veya gıda arzı krizlerini önlemek amacıyla yapılabilir; ancak uzun vadede çok ciddi yapısal sorunlara yol açar. Bu politika hem yerli üreticiyi zayıflatır hem de tarımsal bağımsızlığı tehlikeye atar.

Bu Politika Neden Sorunlu?

1. Yerli üreticinin rekabet gücünü bitirir

Türkiye’de yüksek girdi maliyetleri altında üretim yapan çiftçi, sıfır vergili ucuz ithal ürünlerle rekabet edemez.
Bu durum çiftçinin üretimden çekilmesine neden olur.

2. Kendi kendine yeten tarım politikası zarar görür

Stratejik ürünlerde bile dışa bağımlı hale gelinirse, gıda güvenliği riske girer.
Dünya piyasalarında kriz çıkarsa (örneğin savaş, kuraklık), ithalata güvenen ülkeler zor durumda kalır.

3. Kırsal istihdamı ve üretimi baltalar

İthalat kolaylaştıkça, kırsalda üretim yapan insanların gelir kaybı artar.
Tarımı bırakma ve göç eğilimi hızlanır.

4. Kısa vadeli çözüm, uzun vadeli çöküş yaratır

Bugün ucuz ürün geliyor diye sevinilen şey, yarın yerli üretim olmayınca daha pahalı ithalatla sonuçlanabilir.

Hükümet Neden Bunu Yapıyor?

Kimi zaman arz açığı nedeniyle (örneğin yeterli buğday üretimi olmaması),
Kimi zaman da fiyatları düşürmek için (örneğin et veya ayçiçek yağı fiyatlarını dengelemek adına),
Amaç: Tüketici memnuniyetini korumak ve enflasyonu kontrol altında tutmak.

Ne Olmalıydı?

İthalat yerine yerli üretimi teşvik etmek,
Stratejik ürünlerde planlı destek politikaları geliştirmek,
Girdi maliyetlerini düşürerek çiftçinin üretime devam etmesini sağlamak,
Arz açığı varsa bile ithalatı geçici ve kontrollü şekilde yapmak gerekirdi.

Sonuç:

Sıfır vergiyle ithalat, acil müdahale aracı olarak anlaşılabilir, ancak sürekli hale gelirse yerli tarımın sonunu hazırlar. Türkiye gibi tarım potansiyeli yüksek bir ülkenin, ithalata dayalı bir tarım politikası benimsemesi doğru değildir. Bu durum çiftçiye, kırsala ve ülkenin uzun vadeli tarımsal bağımsızlığına zarar verir.

Soru 5: Köklü ve yapısal reformlar gerektiren bu sorunlar karşısında senin çözüm önerilerin kısacası neler olur?

-Cevap: Türkiye tarımının sorunları yüzeysel çözümlerle giderilemez; köklü ve yapısal reformlar şarttır. Kısaca ve net şekilde çözüm önerilerim şunlar olurdu:

TÜRKİYE TARIMI İÇİN YAPISAL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (ÖZETLE)

1. Ulusal Tarım Stratejisi:

En az 10-20 yıllık, siyasi iktidarlardan bağımsız, bilim temelli bir tarım planı yapılmalı.
Hangi ürün nerede, ne kadar üretilecek? Kim desteklenecek?

→ Net ve sürdürülebilir olmalı.

2. Girdi Maliyetlerinin Düşürülmesi:

Mazot, gübre, tohum, yem gibi temel girdilerde devlet sübvansiyonu artırılmalı.
Tarımsal KDV ve ÖTV kalemleri yeniden düzenlenmeli.

3. Tarımsal Desteklerin Etkin ve Adil Hale Getirilmesi:

Destekler erken açıklanmalı, zamanında ödenmeli.
Gerçek üretici ile “kâğıt üstü üretici” ayrımı yapılmalı.

4. Arazi Toplulaştırması ve Modernizasyon:

Küçük ve dağınık araziler birleştirilmeli, çiftçiye ortak makine parkları sunulmalı.
Verimli üretim için sulama, altyapı ve ulaşım yatırımları artırılmalı.

5. Kooperatifleşme ve Pazarlama Gücünün Artırılması:

Üretici birlikleri ve kooperatifler güçlendirilmeli.
Çiftçi, ürününü aracısız pazarlayabilmeli.

6. Genç Çiftçi Teşvik Programı:

Tarımı meslek olarak seçecek gençlere toprak, hibe, eğitim ve vergi desteği sağlanmalı.
Kırsalda yaşam cazip hale getirilmeli (internet, okul, sağlık, sosyal hayat).

7. Tarımda Dijitalleşme ve Teknoloji Kullanımı:

Uzaktan izleme, sensör, dron, yapay zekâ gibi teknolojiler yaygınlaştırılmalı.
Çiftçiye eğitim verilmeli, teknolojiye ulaşımı kolaylaştırılmalı.

8. İthalata Karşı Yerli Üretim Korunmalı:

Sıfır gümrükle ithalat ancak çok sınırlı ve kontrollü olmalı.
Yerli üretici desteklenmeden ithalat yapılmamalı.

9. İklim Değişikliğine Uyum ve Tarımsal Sigorta:

Kuraklık, sel, don gibi afetlere karşı yaygın TARSİM desteği verilmeli.
Alternatif tarım modelleri (susuz tarım, agroekoloji) teşvik edilmeli.

Agroekoloji anlamı, sürdürülebilir tarım ile sosyal hareketleri birleştiren, ekolojik ilkelere dayanan, politika ve bilim tarafından desteklenen, adaletli ve bağımsız tarım yaklaşımıdır

10.Tarımda Eğitim ve Yayım Hizmetlerinin Güçlendirilmesi:

Ziraat mühendisleri sahaya inmeli.
Çiftçiye sürekli, güncel, uygulamalı eğitim verilmelidir.

Sonuç:

Türkiye tarımı potansiyeli olan ama doğru yönlendirilmezse kaybolacak bir değer. Yukarıdaki öneriler, sadece günü kurtarmak için değil; gelecek nesillere güvenli, üretken ve bağımsız bir tarım yapısı bırakmak içindir. Reform cesaret ister ama doğru yapılırsa Türkiye yeniden “tarım ülkesi” olabilir.

Soru 6: Bunca sorunlu bir sektör için Tarım Bakanlığı teklif edilse kabul edermisin?

-Cevap: Bu kadar sorunlu bir sektörde Tarım Bakanlığı görevi teklif edilse, cevabım prensipte “evet” olurdu — çünkü bu, ülke adına çok büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda onurlu bir görevdir. Ancak bu “evet”, bazı önemli koşullara ve gerçekçi değerlendirmelere bağlı olurdu:

Neden Kabul Ederdim?

1. Çünkü Türkiye’nin en stratejik sektörlerinden biri tarımdır.

Gıda güvenliği, kırsal kalkınma, istihdam, ihracat… Hepsi tarıma bağlı.
Tarımı ayağa kaldırmak, sadece çiftçiyi değil tüm toplumu güçlendirir.

2. Çünkü sorunları sadece eleştirmek değil, çözüm üretmek gerekir.

Eleştiriyi yapmak kolay, çözüm üretmek ve uygulamak ise cesaret ister.
Bilgiyle, bilimle, liyakatle bir ekip kurularak bu iş başarılabilir.

3. Çünkü reform zamanı geldi ve bu fırsat değerlendirilmeli.

Türkiye’nin halen büyük tarımsal potansiyeli var. Bu fırsat kaybedilmeden doğru adımlar atılmalı.

Ama Şu Koşullarda Kabul Ederdim:

Siyasi baskıdan uzak, liyakate dayalı bir kadro kurma yetkisi verilirse,
Kısa vadeli popülizme değil, uzun vadeli reformlara odaklanma özgürlüğüm olursa,
Yasama ve yürütme desteği alınabileceği garanti edilirse,
Bürokraside şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi sağlanırsa.

️ Aksi Takdirde?

Sadece vitrine konulacak, yetkisi sınırlı, karar alması engellenen bir pozisyonda olmak sadece zaman kaybı olurdu. Bu nedenle bakanlığı, “koltuk” için değil; vizyon, kararlılık ve ülke için çözüm üretmek amacıyla kabul etmek gerekir.

Kısacası:
Evet, kabul ederdim. Ama şartım; gerçekten çalışabileceğim, değiştirebileceğim ve bağımsız kalabileceğim bir ortam olurdu. Aksi halde bu sorunlar içinde, tabela bakanı olmak hiçbir şeyi değiştirmez.

Cevaplar ve değerlendirmeler için çok teşekkür ederim ChatGPT.

Az katılımla, sıfır TL para harcayarak ve olmayan bütçeye yük olmadan ‘’kendin pişir kendin ye’’ formatında ki söyleşimiz böyleydi işte.

Ayrıca Kontrol Et

Hayvancılıkta yeni dönem: Yabancı çobanlara çalışma izni başladı

Türkiye’de hayvancılık sektöründe yaşanan iş gücü açığına çözüm arayışları kapsamında dikkat çeken bir adım atıldı. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir